Karlar bastırmadan önce son günlerden biriydi. İyi ki de o zaman gitmişiz. Şimdi bunca kardan sonra Kuzeykent’e biraz zor çıkardık diye düşünüyorum. Gayet sakin bir gündü. Erkenden gittik, hatta acaba biraz oyalansak mı diye de düşündüm yolda. Ama artık hava erken karardığı için gezmelere erken başlamakta fayda var. Tabii bizim Serpil her şeyi erkenden hazırlamış, hatta soframızı bile kurmuştu. Bir de sıcak, taze çay, başka ne isteriz ki.
Bizim için görseli çok iyi bir köşede hazırlık yapmıştı. Zaten evin hemen hemen her duvarında böyle güzel resimler asılı. Çünkü eşi Hüseyin Bey harika puzzle’lar yapıyor. Bu duvardaki küçük boyutlardan biri. Üstelik her bir puzzle o odanın konseptine de uygun yapılmış. Mutfaktaki ile oturma odasındaki birbirinden tamamen farklı. Hele bir de son olarak bitirdiği bir Venedik resmi var ki harika.
Mutfağın bu köşesi hem bu güzel sofra için hem de sohbet için çok uygundu. Bu sefer salatalardan başlıyorum. Neden mi çünkü ilk olarak salatanın fotoğrafını çekmişim de ondan. İlk salatamız şehriyeli salata.
Neden ilk diyorum, çünkü bir salata daha var: Gerçek çerkez tavuğu. Ben yalancısıyım, Serpil öyle söyledi.
Tuzlulardan devam, peynirli çörek.
İşte benim için bu sofranın favorisi: Kıymalı börek. Sanırım Öykü de aynı fikirdeydi ve bundan epey yedi.
Önceki yediklerime göre biraz büyük, biraz sosu az ama kendileri imam sarığı oluyorlar.
Tarçınlı kurabiye.
Turşu ve yaprak sarması artık bazı sofraların rutinlerinden…
Bir de çok güzel süslenmiş kuru biber dolması. Ama o kadar çok çeşit var ki insan hepsini birden tadamıyor.
Sohbetlerin güzelliğinden midir, çayın tazeliğinden midir, yoksa yapılan çeşitlerin lezzetinden midir bilmiyorum ama böyle zamanlarda içtiğim çayın haddi hesabı olmuyor. Hesabını da tutamıyorum, yeter artık da diyemiyorum. Neredeyse sofradan kalkana kadar, hatta bazen kalktıktan sonra da bir tane keyif çayı içip duruyorum. Sebep ne olursa olsun haftaların yorgunluğu, günlerin stresini o sofralarda bırakıp rahatlamış bir şekilde evimize geri geliyoruz. Bunu hangi terapist bu kadar iyi yapabilir ki?