Son bir aydır inanılmaz yoğun bir çalışma temposu içindeyim. İş yerinde durmaksızın, hiç ara vermeden günü kapatıyordum. Hal böyle olunca eve gelince sadece akşama yiyebileceğimiz bir yemek koymak ve yedikten sonra da dinlenmekten başka bir şey yapacak enerjim kalmıyordu. Oysa ki biraz aralık vererek, en azından çay molaları ile çalışmak insanın hem biraz kafasını toplamasını sağlıyor, hem de sabrını arttırıyor. Neyse ki geçen hafta o yoğunluk biraz azaldı ve bu hafta da pazartesiyi kendime izin vererek en azından dört günlük bir şarj olma imkanı tanıdım. İyi de yapmışım. Şimdi bedenim kendine gelir gibi oldu.
Bu arada son zamanlarda yeme içme konusunda kendime yeni ufuklar açtım: Fermentasyona merak saldım. Bu konuda ilk ilgimi çeken kişi Şerife Aksoy oldu. Onu çok beğenerek takip ediyordum ve yaptığı ilginç içecekler ilk önce ilgimi çekti. Önceleri ne yaptığını pek anlamamıştım. Onlar aklımın bir köşesinde dururken sirke yapımı ile ilgilenmekle işe başladım. Ama zamanlamamın yanlış olduğunu şimdi anlıyorum. Keşke yaz meyveleri bitmeden bu olaya başlasaydım. Çünkü bahçedeki üzümler dallarında kuşlara yem oldu ve ben son anda birkaç dal üzümden yaptığım sirkeyi hala nasıl saklıyorum tahmin edemezsiniz. Arada bir çok az miktarda kullanıp bitmemesi için elimden geleni yapıyorum.
Sirke işine üzümle başlayıp elmalarla devam ettim tabii. Sonrasında portakallar, greyfurtlar, bazen artan ayvalar sirke oldu. Ve en çok da neye yanıyorum biliyor musunuz, narlar gözümün önünde bitip geçti ve ben ne olduğunu anlayamadan nardan sirke kuramadım. Aklım başıma geldiğinde iş işten çoktan geçmişti, seneye ilk işim bu olacak, bu da bana ders oldu.
Sirkeleri yapıp sonucunu gördükçe, her sirkeyi süzüp şişeledikçe büyük bir heves geldi içime. Bu arada şerife Aksoy’u da izlemeye devam ediyor ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. İnternet bir derya deniz, yeter ki güzel kullanın, içinde her türlü bilgiye erişme imkanı var. Videolar seyrettim, yazılanları okudum ve sırada kefir olduğunu anladım.
Eskiden marketten aldığım kefiri içer ve bitiremeden günlerce dururdu. Ama bir arkadaşımdan aldığım maya ile kendim mayalamaya başladığımdan beri düzenli olarak tüketiyorum. Kefiri yapabilmek için en önemli gereksinim mayası. Marketlerde satılan kuru tozlar var, onlarla da mayalayabiliyorsunuz ama her mayalamada yeni bir paketle yapmanız gerekiyor. Birkaç markanın yine marketlerde ve internette satılan canlı mayaları ve bunları kullananlar var. Birdanem markası çok fazla kullanıldığı için almıştım ama sonradan başkasından canlısı gelince hiç denemedim. O yüzden fikir veremiyorum.
Kefir mayalamak için mayayı bulduysanız pastörize edilmemiş doğal inek sütünüzü ısıtmanız lazım. 25 derece ideal mayalama sıcaklığı, ama ısıtılan kaptan kavanoza boşaltırken ve içine konulan maya ile sıcaklık düşebileceği için birkaç derece fazla ısıtmak gerekiyor. Isınan sütün içine mayayı ekleyip kavanozun kapağını kapatmadan üzerine boştan koyup yoğurt mayalar gibi kapatarak 24 saat bekletilmesi lazım. 24 saatin sonunda plastik bir süzgeç kullanarak oluşan sulu yoğurt benzeri kefiri süzmeniz ve içinden mayayı almanız gerekiyor. Süzdüğünüz kefiri yine bir kavanoza koyarak 1 gün de buzdolabında bekletirseniz tüketime hazır hale gelecektir.
Kalan süzülmüş kefir mayalarını da içme suyu ile yıkadıktan sonra küçük bir kavanozun içinde içme suyu ile birlikte koyarak bekletebilirsiniz. Sütte 3 gün, suda 1 hafta, derin dondurucuda ise 1 yıl kadar durabilir. Buzdolabında içme suyu içinde bekletiyorsanız arada bir mutlaka sütle mayalayıp beslemeniz gerekir.
Benim gibi derin dondurucuda beklemiş bir mayayı aldıysanız önce buzdolabında ve içme suyu içinde birkaç gün bekletin. Sonra her gün 1 çay veya su bardağı sütle aynı kefir mayalar gibi mayalayın. Ertesi gün süzüp yeniden mayalayın. Yine az miktarda sür kullanın, çünkü oluşan kefir henüz geçek kefir olmadığı için atmanız lazım. 3-4 günün sonunda gerçek kefir oluşunca yarım ya da 1 litre süt ile mayalayabilir ve kullanabilirsiniz.