Küçük kızım artık 20’li yaşlara başladı. Yılların bu kadar hızlı ilerlemesi beni korkutuyor. Yavaşlaması için elimden gelen hiç bir şey yok. Artık onlarla daha dolu daha fazla zaman geçirmenin de yollarını bulmaya çalışmak zorlaştı. Kendilerini bir birey olarak fazlaca hissettikleri için kendileri için yaşamaya başladılar. Bizim birlikte olma çabalarımızı ise alelade bir istek olarak görüp o anki ruh durumlarına göre hemen evet ya da hayır diye kestirip atıyorlar. O an pozitif bir tarafındaysanız ne ala. Ama o gün istediğinizi yapmak istemiyor, sizin seyrettiğinizi seyretmek istemiyor, istediğiniz yere gitmek istemiyorsa yandınız, yine yalnızsınız demektir. Demek ki bu yaşların özelliği de bencillik. Belki böyle düşündüğüm için kızacaklar ama yalnızca kendine göre kararlar vermek, karar verirken karşındakinin nasıl düşüneceğini, neler hissedeceğini hesaba katmamak bence bu.
Ama hepimiz biraz benciliz aslında. Kendi açımızdan uygun gördüklerimizi istiyoruz, karşımızdaki hayır dediğinde de onu bencillikle suçluyoruz. Bu şekilde empati yapmak biraz olsun rahatlatıyor insanı. Ya da davranışları o yaşların özelliği diye görmek kabullenmeyi kolaylaştırıyor.
Doğum günü diye başlayıp olayı nerelere getirdim, yine işin özüne dönüyorum ve bu pastayı paylaşma sebebine geliyorum. Artık küçük diye nitelendirdiğim, yalnızca diğerinden daha küçük olan kızım kocaman bir kız oldu. Resme olan yeteneği çok ileri boyutta. Van Gogh çalışmayı çok seviyor, ben de bu yıl doğum gününü düşünürken bu tema aklıma geldi. Artık biraz şeker hamurundan uzaklaşmaya başladım. Tabii yine çok doğal olmayan bir yöntemle pastayı yaptım ama bence farklı bir çalışmayı da başarı ile tamamladım.
Doğum günü diye başlayıp olayı nerelere getirdim, yine işin özüne dönüyorum ve bu pastayı paylaşma sebebine geliyorum. Artık küçük diye nitelendirdiğim, yalnızca diğerinden daha küçük olan kızım kocaman bir kız oldu. Resme olan yeteneği çok ileri boyutta. Van Gogh çalışmayı çok seviyor, ben de bu yıl doğum gününü düşünürken bu tema aklıma geldi. Artık biraz şeker hamurundan uzaklaşmaya başladım. Tabii yine çok doğal olmayan bir yöntemle pastayı yaptım ama bence farklı bir çalışmayı da başarı ile tamamladım.
Pastayı hindistan cevizli pandispanya ve vanilyalı krema ile oluşturup, toz krem şanti ve krema ile yaptığım ve çoğunlukla da cupcakelerin üzerini süslemekte kullandığım kremayı üçe ayırıp jel gıda boyası ile boyadım. Sonra da Van Gogh’un Starry Night (Yıldızlı Gece) adlı tablosunu önüme alıp pastayı ona benzetmeye çalıştım. Hiç de fena olmamış sanırım. Üstadımız da onayladı.
Van Gogh’un diğer eserlerine de bakarsanız aslında pastaya uygulamak için çok uygun. Aklımda hep nasıl olacağını planlamıştım. Olmasaydı biraz renkleri karıştırıp kendi tablomu ortaya çıkaracaktım. Masanın diğer ayrıntılarını d sonra paylaşmayı düşünüyorum. Şimdilik bu kadar…